İngilizce Eğitiminde Türkçe Yasağı




Bonus videolar serimin beşincisi olan bu videoda, İngilizce derslerinde Türkçenin yasaklanmasının öğretmenlere sağladığı olası faydalardan bahsedeceğim. “Hocam fayda sağlıyorsa siz neden Türkçe anlatıyorsunuz?” diye sorabilirsiniz. Evet, işte ben kendi videolarımda dersleri hep Türkçe anlatıyorum ancak hata mı ediyorum, biraz bunu görmek istedim. Zira milli eğitim bakanlığımız tarafından her yıl düzenli olarak değiştirilen eğitim sistemimizde, (güncellenen mi deseydim?) istikrarlı olarak değişmeyen şeylerden birisi de, İngilizce derslerinde Türkçe konuşturulmaması. Ayrıca bu kural özel eğitim kurumlarının da favorisi.

Neyse işte, düşündüm, taşındım ve İngilizce eğitimlerindeki Türkçe konuşma yasağının zaman içinde İngilizce öğretmenlerine kazandırmış olduğu sayısız erdemlerin bazılarını sizler için bulup çıkarttım. Öğrencilere sağladığı erdemleri de bulmaya çalıştım ama aklıma pek fazla bir şey gelmedi. Her neyse, birinciyle başlayalım:

1. Resim çizme ve pantomim becerisi: İngilizce eğitiminde Türkçenin yasaklanmasıyla beraber İngilizce öğretmenlerinin resim çizme ve pantomim kabiliyetleri fark edilir düzeyde arttı. Öyle ki, yakın zamanda KPSS ‘de İngilizce öğretmenlerinin yetenek sınavıyla atanacağı konuşuluyor. Peki neden? Şöyle ki, İngilizce bol miktarda kelime içeriyor. Kelimelerin anlamlarının Türkçe olarak söylenmesi de yasak olduğundan, öğretmenlerimiz kendilerini resme ve pantomime veriyor. İyi bir şey mi? Süper bir şey çünkü aynı zamanda sabırlı olma erdemini de kazandırıyor. Düşünsenize, “pineapple” için ananas demek varken tahtaya detaylı bir ananas resmi çizmek, sonra öğrencilerin onu çam ağacına, el bombasına, sir ağdaya benzetmesini dinledikten sonra ananas olduğunu anlamaları… Ciddi sabır isteyen şeyler. “Hocam ama öğretmenimiz resim çizeceğim, taklit yapacağım derken ders bitiyor” diyenler olabilir. Öyle olsa bile, okullarda ortalama olarak haftada 4 saat İngilizce dersi var. Düşünsenize; 4 saat! Tabi aslında her ders 40 dakika, yoklamalarla falan yarım saate indiğini düşünürsek haftada net iki saat ediyor… Neyse, bilemeyeceğim.

2. Küçük şeylerle mutlu olabilme – bağışlayıcılık: Pantomim veya resim sayesinde, öğrencilerden birinin, anlatılan kelimenin anlamını söylemesi, öğretmen için büyük bir mutluluk kaynağı oluyor. Hani öğretmen olduğum için biliyorum, omzunuzdan büyük bir yük kalkmış gibi oluyor. Bir şeyleri başarmış olmanın verdiği o mesleki doyum tartışılmaz bir his. Kelimenin anlamını söyleyen çocuk Türkçe olarak söylese de (hani yasaktı?) o anki neşeyle ona aldırış etmiyorsunuz. Dolayısıyla bir taraftan bağışlayıcı olmayı, diğer taraftan küçük şeylerle mutlu olmayı öğreniyorsunuz. Win-win durumu yani.

3. Pozitif düşünebilme becerisi – metanet: İngilizceyi hiç bilmeyenlere, hayatı boyunca İngilizce dersi almamış kişilere dersi İngilizce anlatmak muazzam bir pozitif düşünme becerisi ve metanet katıyor. Hele ki o sınıfla ilk dersinizi yapıyorsanız bambaşka bir deneyim o! Ders öğretmeni, içinde barındırdığı tüm negatif duygulardan ve anlaşılmama korkusundan sıyrılarak, uçsuz bucaksız kırlarda gezer gibi İngilizcesini konuşturur. Ne de olsa öğrencileri onu bir şekilde anlayacaktır; anlamasalar da büyük bir hayranlıkla izleyeceklerdir.

4. Öğretmen istihdamı: İngilizce eğitiminde Türkçenin yasaklandığı eğitim kurumlarında, “Türkçe anlatılsa hemen anlaşılacak” tarzdaki konuların İngilizce anlatılması sayesinde, konuyu tek bir kurda anlayabilecek öğrenciler kur tekrarına kalabiliyor. Peki bunun sonucunda ne oluyor? Kur tekrarı yapan öğrenciler için daha fazla sayıda öğretmen gerekiyor. Bu sayede ülkemizde İngilizce öğretmenlerine olan talep hiç bitmiyor. “Hocam kurun parası bizden çıkıyor ama” diyorsanız da, sayın ki onlarla duble yol yapılıyor.

5. Yabancı oyuncu – Her ırka/her mesleğe iş imkanı: Yabancı olsun bizim olsun felsefesinden yola çıkanların olabildiğince çok ‘yabancı hoca’ bulma gayreti neticesinde, anadili gerçekten İngilizce olan öğretmenlerin sayısı hızla azaldı. Ülkemizdeki enflasyon seviyesi düşünüldüğünde, anadili İngilizce olan öğretmenlere teklif edilen rakamlar bütçeleri biraz sarstığı için olsa gerek, (malum her ülkede öğretmen maaşları bizdeki gibi değil), eğitim kurumları farklı arayışlara gitti. Sonrasında, yine İngilizce öğretmeni olan ancak anadili İngilizce olmayan “second best thing” olarak adlandırabileceğimiz öğretmenlere iş imkanı sağlandı. E bu da güzel bir şey; sonuçta o da öğretmen. Ama durun bitmedi; her mesleğe iş imkanı dedik biz. Kursların sayısı arttıkça, anadili Bulgarca, Macarca veya Lehçe olan, farklı alanlarda branşlaşmış işsizlere bu rakamlar cazip gelmeye başladı. Biz de yaşlı genç demeden, kaynakçı, tesisatçı, tornacı ayrımı yapmadan her ülkeden ve her meslekten kişilere İngilizce öğretmeni olma şansı tanıdık.

6. Gözleri kapalı dövüşebilme becerisi: Türkçeyi bir araç olarak kullanmadan İngilizce öğretebilen bir öğretmen, gözleri kapalı dövüşebilen bir kung-fu ustasına benziyor. Düşünün bir kere; “She has been sleeping” cümlesini “uyumakta” olarak Türkçeleştirmek varken, “An action which started in the past and continues in the present” gibi bir açıklamayla zihinlere kazıyorsunuz.

Bunlar ve şu anda aklıma gelmeyen birçok şey, İngilizce eğitiminde Türkçenin yasaklanmasının birer meyvesi.

Yedirenlere teşekkürü borç biliriz.

Bu yazı Kısa Konu Anlatımı Videoları kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

İngilizce Eğitiminde Türkçe Yasağı için 1 cevap

Bir yanıt yazın